çok ilginçti bu.
onuncu birasının son yudumlarını midesine indirirken, bu akşam neden sarhoş olamadığını düşünüyordu. normalde iki-üç bira içtikten sonra başı dönmeye başlayan birisi için çok ilginçti gerçekten de. hiçbir sarhoşluk belirtisi göstermiyordu. saatine baktı. üç saattir içiyordu. galiba sorun bu bardaydı, bu bara ilk defa geliyordu. tüm düşüncelerinden arınmaya çalışıp barmene döndü.
"bana bi' bira daha!"
barmene uzun süre dikkatlice baktı ve şaşırdı, yeni fark etmişti bunu: hayatında ağzına içki koymayacak bir adama benziyordu. görseniz haçtan döndüğünü düşünürdünüz. bembeyaz, kumaş bir ceket ve yine bembeyaz, kumaş bir pantolon giyinmişti ve upuzun, gri bir sakalı vardı. keldi. ellilerin sonlarında olmalıydı. kaşları çatıktı ve üç saattir tek bir kelime etmemişti.
korkmaya başladı. aslında korkmak için çok geçerli bir nedeni yoktu, ancak her şey olmaması gerektiği gibi gelişiyordu. sonra düşündü: biraya su katılmış olsaydı bunu hemen anlardı, oysaki biranın tadı çok sertti ve kaliteli bir biraya benziyordu. ancak sarhoş olamıyordu. barmene biranın markasını sormak aklına geldi ve sordu:
"bu bira hangi marka?"
"bira değil o."
şaşkınlıktan ağzındaki birayı püskürttü. "bira değil o." bira değil mi? nasıl yani? değilse ne? kendi kendine bunları sordu, sonra da barmene yöneltti aynı soruları.
"malt içeceği o. burda öyle pis, alkollü şeyler satmıyoruz."
malt içeceği mi? demek bu yüzden sarhoş olamıyordu. her şey açığa kavuşmuştu işte. barmene nefret dolu gözlerle baktı: "ama ben bira içtiğimi sanıyordum!"
"bira yok burda. şarap yerine de şekeri alınmış üzüm suyu satıyoruz. zındıklar sizi. gelip sarhoş olamıyorsunuz, olamadıkça daha fazla istiyorsunuz. biz de sizin gibi dinsiz imansızları daha kolay yoluyoruz. hadi şimdi paranı öde de defol git. on bir malt suyu içtin. elli beş lira."
artık hiçbir şeyin önemi yoktu. şoka girmişti. parayı verdi ve kendini dışarı atıp evinin yolunu tuttu.
ertesi gün kendine gelip, barmeni şikayet etmek için karakola gittiğinde öyle bir bar olmadığını söyleyen polislerle tartıştı. ardından barın olduğunu düşündüğü yere gitti ve gördü, gerçekten de yoktu öyle bir yer.
sadece kötü bir rüya gördüğünü düşündü, sonra bunu onaylamak için cüzdanını kontrol etti.
elli beş lirası eksikti.
delirmek üzereydi.
2 comments:
fight club'ın fazla etkisinde kalınmış gibi...
burada şizofreni yok, aslında olabilir de. sonunun belirsiz olmasu kendisini de belirsizleştiriyor. :p
yine de saçma sapan bir hikayemsi olduğu gerçeğini değiştirmiyor maalesef, ehehe.
Post a Comment